Hep, olamazlar, uzaklıklar, sonsuzluklar peşinde koşarken bu anın coşkusu ile dopdolu en yakınımızı, içimizi, kendimizi, «Ben»i nasıl göremediğimi anladıkça şimdi gerçekten çok daha fazla hayıflanıyorum…
Fakat ulaşılması çok zor olan böyle bir hedefe nasıl bir çaba, ne tür bir yol ve tempo ile ulaşabileceğiz?…
Eğer, tüm bu çabaları, ısrarları ve hatta inadı, bize aklımız ve düşüncemiz üretip sundu ise; emin olun, pek ümitsiz bir vaka değilizdir…
Yok, bunu herhangi biri, bir ısmarlama gibi bize kabullendirmeye çalıştı ise, sonucundan yana pek fazla umutlanmayın!…
Çünkü düşüncelerimizin hedeflettiği bakışlarımız eski alışkanlıkla maddeye dayalı sonsuzluktaki hedefine bizleri güdümlemeye devam edecektir…
Varoluşumuza, içimize, iç dünyamızın ana hedefine ulaşmak için pırıl pırıl bir kalp ve duru bir gönül coşkusu gereklidir…
Ve sonuç olarak ben yine şunu diyorum; ister ıstırap, ister mutluluk üretsin; “Yalnız düşünen insanın umut etmeye hakkı vardır.”
Çünkü: “UMUT, DÜŞÜNCENİN SALTANATIDIR.”
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.